Başlığın biraz provoke edici
olduğunun farkındayım. Aslında söylemek istediğim “SAP danışmanlık hizmeti
veren firmalarda, çalışanlar neden yönetici pozisyonuna yükselemez?” olacaktı.
Son zamanlarda çevremdeki
arkadaşların linkedin profillerini sürekli güncellediklerini, kendilerine
“Project Manager”, “Solution Architect” vs. gibi afilli ünvanlar taktıklarını
görüyorum. Bu ünvanları kendileri almıyorlar tabii ki, çalıştıkları şirketler bu
ünvanları onlara veriyor. Kendilerini tebrik etmek için aradığımda hayatlarında
neyin değiştiğini, görev ve sorumluluklarında ne gibi farklar olduğunu
soruyorum. Bir kaç istisna dışında aldığım cevap hep aynı; “Hayatımda, görev ve
sorumluluklarımda bir değişiklik olmadı, aynı işi yapmaya devam ediyorum”
diyorlar.
Bu durum ilk başlarda bana tuhaf
ve hatta komik gelmişti. Bir çalışanın iş tanımı değişmeden ünvanı nasıl
değişebilir ki? Ancak daha sonradan detaylı düşününce durumu daha iyi anladım.
Bu noktada komik bulduğum bu durum trajik bir hal aldı. Türkiye’de SAP
danışmanı talebini, arz karşılayamadığı için maaşlar olması gerekenden çok daha
hızlı bir biçimde artıyor. Yani bir danışman 5 yılda ulaşması gereken maaşa 3
yılda ulaşabiliyor. İnsan olarak doğamız tüketime programlı olduğu için daha
fazlasını istemeye başlıyoruz. Bu noktada danışmanlık firmaları, çalışanlarını
mutlu edebilmek için onlara içi boş ünvanlar dağıtmaya başlıyorlar. Aksi
takdirde memnuniyetsiz çalışanlarını kaybetme problemi ile yüz yüze
kalacaklarını onlar da bildiği için konuya böyle bir çözüm üretmiş durumdalar.
Aslında olayı yalnızca maaşların
görece olarak hızlı artmasına bağlamak doğru olmayacaktır. Danışmanlık
firmaları maalesef çalışanlarına doğru bir kariyer planlaması yapamıyor. Şu
anda danışmanlık yapan arkadaşlarımın çok büyük bir kısmı 3-5 yıl içerisinde
kariyerini nasıl ilerleteceğini bilemiyor. Bu bilinmezlik durumu da onları yeni
arayışlara itiyor. Yapılan araştırmalara göre Y jenerasyonunun (1980 ve sonrası
doğumlular) bir işte ortalama çalışma süresi iki yıl. İki yıl içinde
çalıştıkları firma kendilerine yeni fırsatlar sunamazsa hemen arayışa
başlıyorlar.
Oysa ki danışmanlık firmaları
çalışanlarına, müşterilerine gösterdiği ilgi ve alakayı gösterse problem büyük
oranda çözülecektir. Yeni başlayan veya kariyerinin başındaki danışmanlara, bir
danışmanlık firmasındaki pozisyonlar ve bu pozisyonların gereklilikleri
anlatılsa ve sürekli olarak onlar için doğru olan pozisyon için gerekli
eğitimler aldırılsa, genç arkadaşlarımın kafası da bu kadar karışık olmayacak,
arayışları da azalacaktır. Bununla beraber danışmanlık firmalarının yapması
gerekenlerden biri de çalışanlarını bir yönetici yetiştirme programına dahil
etmektir. Gördüğüm kadarıyla çoğu firma genel hedeflerini çalışanları ile
paylaşıyor ancak bu hedefleri en alt kademeye kadar indiremiyor. Çalışanlar,
şirketin takip ettiği KPI’lar nelerdir, bu KPI’ları yakalamanın önemi nedir
bilmiyor. Daha basit bir örnekle şöyle anlatayım, şirketler çalışanlarına mail
imzalarını belirli bir formatta düzenlemeleri gerektiğini söylüyor. Ancak
çalışan “kurumsal kimlik” nedir, neden önemlidir, mail imzasının buna etkisi
nedir bilmediği için çoğu zaman bu kurallara riayet etmiyor. Kurumsal kimlik
konusunda verdiğim örnek çoğaltılabilir, hemen hemen her alana yayılabilir.
Çalışanlara ne yapmaları gerektiği söyleniyor, ancak neden yapmaları gerektiği
söylenmiyor.
Eğer danışmanlık firmaları
çalışanlarını bir yönetici eğitimi programına dahil etse, şirketin büyümesi ve
kurumsallaşması için izlenmesi gereken yolları onlara öğretebilir. Böylece
danışmanlar –ve diğer çalışanlar- konuyu içselleştirebilir ve çok daha iyi
sonuçlar alınabilir. Aynı zamanda kurum, ileride oluşabilecek pozisyonlar için
de yöneticilerini kendi içinden çıkarmaya başlar. Ancak firmaların üst
yönetimleri genel anlamda çalışanlarına çok fazla bilgi vermeyi sakıncalı
buluyor. Çünkü onların kendilerini terk edip, kendi firmalarını kurmalarından ya
da rakip firmalarda yönetici pozisyonlarına geçmelerinden korkuyorlar. Ben bu
yoruma katılmıyorum. Eğer çalışanlara bir şirket kurmanın ve yönetmenin ne
denli karmaşık ve zor bir süreç olduğu anlatılsa çoğu zaten bu fikirden
vazgeçecek ve hazır işleyen yapıda, yani çalıştığı şirkette yükselmeye
çalışacaktır.
Bunların haricinde gözlemlediğim
bir diğer konu da şu; danışmanlık firmaları, profesyonel yöneticilere birer
genel gider kalemi olarak bakıyor. Hemen hemen hiç bir firmanın uluslararası
bir yapıya dönüşme gibi bir niyeti olmadığı için ülke sınırları içerisinde
minimum gereksinimleri karşılayacak kadar profesyonel bir organizasyon kurmayı
yeterli görüyorlar.
En son olarak danışman
arkadaşlarıma söyleyeceğim şudur; 8 - 10 yıl çalıştıktan sonra danışman olarak
kalmak utanılacak bir durum değil. Danışmanlık başlı başına çok saygın bir
meslektir. Herkes yönetici olacak diye bir kaide yok. Danışmanlar, şirketlerin
en önemli kaynaklarıdır. Danışmanlık firmaları, danışmanlarının kalitesi kadar
güçlüdür. Hiç bir müşteri bir danışmanlık firmasına çok iyi yöneticileri olduğu
için iş vermez ancak çok iyi danışmanları olduğu için iş verir. Bu açıdan
bakınca danışman olarak kalmak bazılarınız için çok daha tatmin edici
olacaktır. Danışmanlık firmalarına söyleyeceğim ise şudur; çalışanlarınıza
şirket yönetimi ile ilgili vereceğiniz eğitimler ve yapacağınız etkim kariyer
planlamaları sayesinde bir şirket kültürü oluşturup onları çok daha uzun süre
elinizde tutabilirsiniz ve daha önemlisi mutlu bir çalışma ortamı
yaratabilirsiniz.
p.s. Yakın bir tarihte genel
katılıma açık bir eğitim düzenleyip, şirket yönetimi konusunda edindiğim
bilgileri isteyen herkes ile paylaşmayı düşünüyorum. Bu sebeple linkedin
üzerinde (https://www.linkedin.com/company/novaline)
Novaline’ı takip etmenizi öneririm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder